Şanlıurfa'daki intiharların nedenleri neler?

TAKİP ET

Şanlıurfa'da son günlerde artan intihar vakaları, akıllara 'neler oluyor' sorusunu getirdi. Sosyolog Mihriban Kuş, intiharların nedenlerini ve nasıl önüne geçilebileceğiyle ilgili çözüm önerilerini Ajans Balıklıgöl'e yazdı.

Sosyolog Mihriban Kuş’un Şanlıurfa’da intihar vakalarının üst üste gelmesinin ardından kaleme aldığı 'neden' ve 'çözüm' önerilerine yer verdiği yazısı şöyle:

“Şanlıurfa’da son günlerde yaşanan intihar oranları toplumun gündeminde. Zorlu bir süreçten geçen insanlar, yaşanan vakaları ve sonucunda ölüm haberlerini duyunca olumsuz olarak etkilenmekte. Tabi ki bu durum sadece Şanlıurfa’ya has değil. Şu an tüm Türkiye’de yaşanan bir durum. Ama 6 günde 9 intiharın yaşandığı Şanlıurfa, bu konuda gündemdeki yerini aldı diyebiliriz. 9 kişinin intihar etmesinin nedenlerini kimileri ekonomik sorunlara bağlarken, bazıları namus davasına, 15 yaşındaki bir çocuğun arkadaşları tarafından dışlanmasına ya da daha fazla nedenlere dayandırmaktadır. Ancak genel olarak medyada çıkan ve en fazla üzerinde durulan neden ise ekonomik nedenler oldu.

Genel duruma bakıldığında psikolojik çöküş yaşayan bireyin intiharı bir kurtuluş olarak gördüğü gözlemlenmektedir. Yaşanılan durumlara ve artan sorumluluklara karşı bir kaçış yolu da denilebilir. Bunda toplumun intihara bakış açısı, “intihar etmeyip ne yapacaktı? Allah affetsin ama gitti kurtuldu.” gibi cümleler, gerek medyadaki sunuluş biçimi, “sunucunun haberi soyut bir şekilde sunması, 45 saniye ekrana yansıtılması ve sonrasında hiçbir şey olmamış gibi diğer habere geçilmesi” özellikle de sosyal medya platformlarındaki intihar algısı “paylaşımlarda intihar eden kişinin öldükten sonra değerinin bilinmesi, adının yaşayacağını düşünmesi vb.” psikoloji üzerindeki önemli etkenlerdendir. 

Dünya geneli yaşanan pandemi ile birlikte gelen tedbirler, insanların eve kapanması, sosyal hayatın kısıtlanması, ekonomik sorunlar ve haberlerde sunulan ölüm oranları insanlar üzerindeki olumsuz etkenlerdendir. Bu sorunlar ve eklenen yeni sorunlarla birlikte kendisini yetersiz gören ve çöküşe geçen birey ise çözümü kendisine ya da çevresindeki insanlara zarar vermekte bulmaktadır. Burada iktidarın rolü çok önemlidir. Çünkü tarihsel süreçlere baktığımızda toplumu yönlendiren yapı çoğunlukla iktidar olmuştur. Toplumu ileriye taşıyan da, gerileten ya da durağan hale getiren de hep iktidar olmuştur. Bu nedenle artan intihar ve suç oranlarına yönelik iktidarın alacağı tedbirler önemli olmaktadır. Özellikle yaşanan pandemi ve getirdiği olumsuz etkiler sonucunda bu sorumluluk daha da önem arz etmektedir. Bu sorumluluk ve görevlere pandemi üzerinden bakacak olursak:

Öncelikle şunu belirtelim. Yaşadığımız çağ teknoloji çağı olmakla birlikte medyanın insanları istenilen yönde şekillendirebileceği ve yönlendirebileceği bir çağ. Bu bağlamda kullanılan dil çok önemlidir. Yetkililerin artan vaka ve ölüm sayıları sonucu getirdiği kısıtlamalarda kullandığı dil toplum üzerinde belirleyicidir. Eğer bunları açıklarken her yönüyle ciddi ve olumsuz bir hava hakimse insanlar da bundan etkilenecek ve olumsuz hava içerisine girecektir. Ama alınan tedbirlerin olumlanarak, sonrasında alınacak sonuçların ise pozitif bir şekilde verilmesi, bunun gerek dil ile gerek beden dili ile belirtilmesi toplumun da bundan dayanak alarak güçlü bir şekilde etkilenmesine yol açacaktır. Bu durumu aileye benzetebiliriz. Eğer baba güçlüyse ev halkı da güçlü olacaktır, baba kendisini güçsüz ve yetersiz görüyorsa ev halkı da aynı şekilde hissedecektir. Bunu Şanlıurfa’da yaşanan, 17 yaşındaki gencin babasının ekonomik sıkıntılarından dolayı olumsuz etkilenip, bunalıma girerek intihar etmesinden görmekteyiz. İktidar sahipleri de medyayı, sosyal medyayı kullanarak, toplumda saygı duyulan, insanlar üzerinde olumlu etkiler bırakan kişiler ile işbirliği yaparak bu konuda toplum üzerinde olumlu hava oluşturabilir.

İkinci bir husus ise pandemiyle birlikte artan zorlu ekonomik koşulların insanlar üzerindeki etkisidir. Mevcut işsizlik oranına bu durum ile birlikte artan işsizlik oranı da eklendiğinde insanlar tabiri caizse kapana kısılmış ve ne yapacağını bilemez bir hale geldi. Bu duruma bir çözüm arayışına giren yetkililer “pandemi desteği” adı altında birkaç ayda bir maddi yardımda bulundu, ancak kısıtlamalarla birlikte insanları da verimsiz bir hale getirdi. Bu arayış yerine getirilen kısıtlamalara ek olarak insanlara evde yapabilecekleri, ekonomiye katkı sağlayabilecekleri ve de evden para kazanabilecekleri bir ortam oluşturabilir. Bu konuda çeşitli projeler öne sürebilirler. Aynı zamanda toplumun katılımıyla yaşanan zorlu süreçte olumlu gelişme sağlanabilir.

Toplumun eğitim seviyesi de insan psikolojisi üzerinde etkilidir. Hiç kitap okumayan, üretmeyen, düşünmeyen, öğrenmeyen bir kişi ile tam tersi yönde hareketlerde bulunan bir insan tabi ki bir değildir. Yaşanan bozulmalar ile birlikte artan suç oranları ve yaşanan intihar vakalarından eğitimin ne denli önemli olduğu anlaşılmaktadır. Böyle bir durumda ve mevcut virüs ortamında yetkililerin her adımı düşünerek atması gerekmektedir. Bizler ne yazık ki eğitim seviyesi çok yüksek olmayan bir toplumda yaşamaktayız ve bu da toplumun ruh ve beden sağlığı üzerinde etki etmektedir. Buna istinaden destek ve çözüm adına alanında uzman kişilerden destek alınabilir. Bu noktada sosyo-psikologlara önemli görevler düşmektedir. Hükümetin desteği ile birlikte sosyo-psikologlar mahalle bazında ve sağlıklı koşullar altında haftalık terapi seansları verebilir. Ayrıca bu seanslara sadece terapi gözü ile bakılmamalıdır. Unutulmamalıdır ki bir yerde bir sorun varsa çözümün kaynağı da yine orasıdır. Yani toplumda gerek maddi anlamda olsun gerekse manevi anlamda olsun, insanlardan çok iyi öneriler alınabilmektedir. Bu bağlamda intiharların kaynağı, nedenleri ve olası çözümleri üzerinde farklı çözüm önerileri bulunabilir.”