10 Ekim 2015 sabahı, Ankara Garı önünde iki patlama meydana geldi.
Bugün tam 10 yıl önce “Emek, Barış ve Demokrasi” mitingine katılmak için toplanan binlerce kişi arasına karışan iki canlı bomba, Türkiye tarihinin en kanlı terör saldırısına imza attı.
Dakikalar içinde 104 can yaşamını yitirdi, yüzlercesi yaralandı!
Saldırının IŞİD bağlantılı kişilerce yapıldığı ortaya çıktı.
Bazı failler yakalandı, bazıları mahkûm edildi ama hala olayın perdesi aralanmadı ve tüm yönleriyle aydınlatılamadığı,
ihmallerin yeterince araştırılmadığı yönünde mağdur ailelerin adalet arayışı sürüyor...
Kimi sanıklar cezaevinde, kimileri firari; ancak toplumda dava henüz kapanmış değil.
Saldırının ardından hayatını kaybedenlerin aileleri, 2016’da 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği kurdular.
Her yıl anma gününde, Ankara Garı önünde toplanıyorlar; ellerinde karanfillerle sessizce saygı duruşunda bulunuyorlar.
Aileler, anıt ve hafıza projeleriyle kayıpların isimlerini yaşatmaya çalışıyor.
Fidan dikimleri, fotoğraf sergileri, belgeseller de çabanın bir parçası...
10 Ekim 2015 Ankara Garı Katliamı’nda hayatını kaybedenler arasında, Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinden Başak Sidar Çevik ve halası Nilgün Çevik de vardı. Henüz Atılım Üniversitesi İnşaat Mühendisliği öğrencisiyken barış mitingine katılan Başak Sidar Çevik, halası Nilgün Çevik ile birlikte o sabah alanda yerini almıştı. Birlikte gittiler, birlikte hayatlarını kaybettiler. Nilgün Çevik, geride iki kızı ve bir oğlunu bırakırken; yeğeni Sidar, genç yaşında yarım kalmış bir geleceğin simgesi olarak hafızalara kazındı. Onların hikâyesi, 10 Ekim’de yitirilen tüm canlar gibi, bir ülkenin hafızasında hem bir acı hem de bir barış umudu olarak yer ettiler.
Kızını Ankara Garı’ndaki katliamda yitiren Hatice Çevik, acısını sessizce taşımadı; onu mücadeleye dönüştürdü. Başak Sidar’ın yarım kalan hayallerini, yaşadığı topraklarda adalet ve barış mücadelesiyle sürdürdü. 2019 yerel seçimlerinde halkın desteğiyle Suruç Belediye Başkanı seçildi. Bu, bir annenin siyasete değil, adalete ve umuda attığı adımdı. Her konuşmasında kızının adını anarak, “Bir daha hiçbir anne ağlamasın” diyordu.
Bir anne yüreğiyle çıktığı bu yolda, makam değil, hakikat ve barış Hatice Çevik'in rehberi oldu.
Yıllar geçti, ancak “adalet” ve “barış” sözcükleri hâlâ aynı meydanda yankılanıyor.
Bu olay, unutan bir toplumun yeniden hatırlaması gereken bir dönüm noktası olarak hafızalarda duruyor.
Ankara Garı’nın önündeki karanfiller solsa da,
10 Ekim’in sessizliği hâlâ bu ülkenin kalbinde yankılanıyor.
Onların her biri bir anneydi, bir baba, bir çocuk, bir öğrenci, bir emekçiydi.
Kimlikleri, inançları, düşünceleri farklıydı ama dilleri aynıydı: Barış.
Unutmak yok...
Her birinin adı gökyüzünde bir yıldız artık.
Barış için yola çıkan o güzel insanlar, bu ülkenin hafızasında sonsuza dek yaşayacak...
Unutmamak gerek "hakikat susturuldukça büyür.



















