Ortadoğu, binlerce yıllık medeniyetlerin beşiği, inançların, dillerin, kültürlerin harmanlandığı kadim topraklardır.
Fakat bu görkemli tarihin arka planında kadın olmak, bastırılmak, hayatta kalma mücadelesi ve susmak çoğu zaman "yaşamak" yerine "katlanmak" anlamına gelir.
Ortadoğu’da Kadın olmak şiddetin en büyük somut delillerinden olup Kadın legal olan haklarından mahrum bırakılmıştır.
Kadın, yaşamın her alanında birçok zorlukla mücadele eden, birçok zorluğa göğüs gerdiren, savaşçı bir ruha sahip olan yapısıyla bilinip aynı zamanda himaye altında baskıya maruz kalmış ve muaf olan haklarından men edilmiştir.
Üretken yapısıyla dikkatleri üzerine toplayan Kadın, fıtrat gereği naif yapısından da yola çıkıp erkek egemenliği himayesine alınıyor.
Ortadoğu’da Kadın olmak, sadece cinsiyet değil toplumsal sınav olan Coğrafi kaderdir! Kadınlar birey değil, namus sembolü ve Annelik vazifesi olarak görülür. Kendi özerkliğine, bedenine, yaşam hakkına karar verme lüksü olmayan milyonlarca Kadınlarımız, ataerkil toplumda baskı ile yaşamaktadır.
Peki neden şiddet? Yıllardır kadınlara yapılan şiddet, bireysel değil, sistematik bir sorundur. Bu şiddet sadece fiziksel olmayıp aynı zamanda ekonomik, psikolojik ve semboliktir. Kadınlarımızın yürüdüğü yolda, attığı adıma ve kıyafetine kadar dizayn edilip fikirleri önemsenmez, toplumda küçük düşürülür, bedenine el konulur ve sesi kısılır! Özellikle fiziksel şiddetin var olması kuşaktan kuşağa aktarılan erkek egemenlik zihniyetinin izleri vardır.
Peki, neden kadınlara hak verilmiyor?
En büyük temel nedeni, insan haklarında eşit birey olarak görülmemesidir. Çünkü Ortadoğu'da yasalar ve kurallar erkeklerin lehine düzenlenmiştir. Birçok haklarda kadının beyanı yok sayılmıştır. Eğitim ve çalışma hayatında dışlanan kadın, evde "itaatkâr bir obje" olarak görülmektedir. Kadının kaderi, ya babaya ya da kocaya devredilmiştir.
Bugün kadınlarımızın geri plana atılmasında eğitim eksikliğinin, toplumsal baskının, medyadaki dini söylemlerinin ve ekonomik bağımlılığın olduğunu görebiliriz.
Ortadoğu'daki bu toplumsal yarada toplumun büyük bir bölümü çoğu zaman Kadın şiddetinde maalesef ki failin yanında durup Kadını şaibeli olarak görmüştür.
Toplumun büyük bölümü, şiddeti görmezden gelir, hatta kimi zaman failin yanında durur. Kadın dövülür, komşu sessiz kalır. Tecavüze uğrar, toplum kadını suçlar. Boşanmak ister, ailesi geri gönderir. Bu suskunluk, şiddetin en görünmeyen fakat en tehlikeli biçimidir.
bu durumda hem psikolojik hem de fiziksel olarak paramparça olur! Hem kadın susturulur hem de kadın mağdur bırakılır. Dövülen her kadınla birlikte toplumun vicdanı biraz daha ölür yok olur.
Tüm şiddetlere rağmen kadınlar direnişi ilmek ilmek örüp karanlığa meydan okuyor. Kimileri eylemlerle, kimileri sokağa çıkmakla, kimileri kalemiyle, kimileri ise cesur adımlarıyla bu prangaları kırmaya çalışıyor.
Ortadoğu'da Kadın olmak kolay değil ama zor olan her şey gibi kıymetlidir. Attığı güçlü adımları ve sesi gelecek olan milyonlarca kız çocuklarımızın kaderini belirleyip aydınlatacaktır...