Yıl 2015.
Henüz gazeteciliğe yeni adım atmış, idealizmini kaybetmemiş bir genç olarak Şanlıurfa’da sahaya çıkmıştım. Öncesinde Kocaeli’de, bu işi gerçekten meslek bilinciyle yapan usta gazetecilerin yanında ter dökmüş, neyin doğru neyin yanlış olduğunu yaşayarak öğrenmiştim.
Şanlıurfa’da ilk haberim Şanlıurfa Aşevi’nde düzenlenen yemek dağıtım programıydı. Kameramı kurdum, çekimimi yaptım, işlerimi toparladım. Her şey sıradandı. Ta ki o ana kadar...
Aşevi sorumlusu elini cebine attı. Bir deste para çıkardı. Büyük meblağ değildi; 5’lik, 10’luk, 20’lik banknotlardan oluşuyordu. “Arkadaşlar, bu da sizin hakkınız” diyerek, gazetecilere harçlık dağıtır gibi parayı uzattı.
Alanlar oldu. Almayanlar da.
Bir de tepki gösterenler...
İçimden, almayanları bir kez, tepki gösterenleri beş kez tebrik ettim.
Ama mesele burada bitmedi.
Meğer para alanların bir kısmı, bizim çıkışımızı bekleyip bir tur daha geçmiş. Sonradan duydum, bir miktar daha para almışlar.
Yüzleştim. Sessiz kalmadım.
"Bu yaptığınız hem size hem de mesleğe zarar" dedim.
Cevapları ise hazırdı:
"Ne yapalım, maaş yetmiyor. Geçinemiyoruz.”
Bu cevabı o gün de yutkunarak dinledim, bugün de içime oturarak hatırlıyorum.
Gazetecilik mi, meslek dilenciliği mi?
İnsan geçim derdine düşebilir. Ama habere karşılık zarf almak, açıklama yapana yaranmak, halkın hakkını savunması gerekenin cüzdana razı gelmesi, ne bireysel ne de mesleki onurla bağdaşır.
10 yıl geçti. O gün orada para alan bazı isimler hâlâ sahada.
Ve hâlâ harçlık alır gibi para kabul ettiklerini görmek, bir gazeteci olarak beni utandırıyor.
Ama asıl sorun sadece o birkaç isim değil.
Onları bu hale getiren, meslekle ilgisi olmayan ama basının başına oturan patronlardır.
Gazeteciyi ödenmeyen maaşla susturup, üç kuruşla yola getirmeye çalışan çıkarcı zihniyettir.
Bugün hâlâ bir gazeteci emeğiyle değil, ihtiyaçla hareket ediyorsa;
Bir haberci, habere değil paraya sadakat gösteriyorsa;
Ve bu meslek, saygı yerine alay konusu oluyorsa...
Evet, acil bir zihni ve mesleki dönüşüm kaçınılmazdır.
Son söz: Onurlu kalmak bedel ister, ama değerdir
Gazetecilik, kamuoyunun vicdanıdır.
Mikrofonu uzatmak değil, hesap sormaktır.
Zarf kabul etmek değil, dürüstlükle direnebilmektir.
Kimse mesleğin onurunu cüzdanında taşıyamaz.
Taşımaya çalışanın da elindeki onur, bir gün bir deste banknot kadar ucuz kalır.



















