Gazetecilik yalnızca haber aktarma mesleği değildir. Aynı zamanda kamunun bilgilenme hakkını koruma, güç odaklarının tek taraflı anlatılarını dengeleme ve toplumsal vicdanın nabzını tutma sorumluluğudur. Bu sorumluluk, bazen sesi kısılmış bir iddiayı gün yüzüne çıkarmayı, bazen de fısıltıyla yayılan bir gerçeği herkesin önüne koymayı gerektirir. İşte bu noktada, gazeteciliği manipülasyonla karıştırmak en hafif tabirle kötü niyettir.
Ortaya atılan bir iddiayı, bir belgeyi ya da bir sızıntıyı görmezden gelmek, gazetecinin işi değildir. Hele hele "gündemi bulandırmak istemiyoruz" bahanesiyle sessiz kalmak, kamuoyunun en temel hakkı olan bilgiye ulaşma hakkını hiçe saymaktır. Çünkü bir bilgi kamuya mal olmuşsa, o artık kişisel değil, toplumsal bir meseledir. Ve bu meselelerin tartışılması, açıklığa kavuşturulması gerekir.
Bilgi paylaşmak manipülasyon değildir. Bilakis, bilgiyi saklamak, çarpıtmak ya da yönlendirmek manipülasyondur. Gazeteci, duyduğu her şeyi doğru kabul etmez ama duyduğu hiçbir şeyi de sebepsiz yere görmezden gelemez. Sorgular, araştırır, taraflara mikrofon uzatır ve kamuoyuna bir tartışma zemini sunar. İşte şeffaflık tam da budur.
Unutmamak gerekir ki, gerçek manipülasyon; kamuoyunun hangi bilgiye ulaşabileceğini güç sahiplerinin belirlemesidir. Gazeteci, bu iktidarın karşısında duran kişidir. Kalemiyle, sorusuyla, ısrarıyla...
Şeffaflığın olmadığı yerde spekülasyon çoğalır. Güvenin olmadığı yerde komplo teorileri büyür. Sağlıklı bir demokraside, bilgiyi kilitleyen değil, açan gazetecilik makbuldür. Çünkü gazetecinin işi bilgiyle oynamak değil, bilgiyle aydınlatmaktır.
Bu yüzden bugün, bir gazeteci iddiaları masaya yatırıyorsa, bu bir saldırı değil; kamusal sorumluluğun gereğidir. Bu, halk adına sorulmuş bir sorudur. Bu tür gazetecilik girişimler özellikle yerel yöneticiler ve siyasal iktidarlar tarafından istenmeyen girişimlerdir.
Bu girişimlerin engellenmesi adına her türlü yola başvurdular vurmaya da devam edeceklerdir. Bazen ekonomik baskılar, bazen tehdit, bazen gözaltı ve tutuklamalar yapıldu yapılmaya da decam edilecektir.
Ve unutmayalım; soru sormayan toplum, cevapları başkalarının keyfine bırakır. Bu da bütün siyasal iktidarların aradığı bir toplum biçimidir. Bu özelliği taşıyan toplumlar hiçbir zaman ilerleyemez, bırakın yerinde saymayı sürekli geriler ve cunta liderlere mahkûm olur.



















