Sosyal medyada bir haber paylaşıldığında altına yapılan yorumlar artık bize bir şeyi çok net gösteriyor: Okumadan konuşmak, toplumda yerleşik bir alışkanlık haline gelmiş.
“Nerede olmuş?”, “Nasıl olmuş?”, “Kim yapmış?” gibi sorular, haberin içinde tüm açıklığıyla yazılmış olsa bile, çoğu kişi önce okumak yerine yorumlara koşuyor.
Haberi okumak yerine kısa yoldan bilgi edinmeye çalışılıyor.
Halbuki bir tıkla bilgiye ulaşmak bu kadar kolayken, anlamaya değil konuşmaya meyilliyiz.
Özellikle Şanlıurfa gibi illerde bu durum daha da göze çarpıyor. Kitap okuma oranlarının düşüklüğüyle birlikte, sosyal medyada bilgi edinmeden fikir beyan eden insanlarla sık sık karşılaşıyoruz. Eğitim sıralamalarında sonlarda olmamız bir tesadüf değil; bu zihinsel tembelliğin bir yansımasıdır.
Ama eleştirmek, sorgulamak, gerçeğe ulaşmak ve sağlıklı düşünebilmek için önce bilgiye ihtiyaç var. Bilgiye ulaşmanın ilk adımı da kitap okumaktan geçer.
Bir gün en azından bir gün kitap okumayı, hatta sadece bir haberin içeriğini baştan sona okumayı tercih edebiliriz.
Yorum yapmak yerine okumayı seçmek, bireysel değil toplumsal bir sıçramanın ilk adımı olur.
Unutmayalım: Okumak zahmetli değil, gerekliliktir.
Ve bilgiye ulaşmak, ancak gerçekten anlamayı isteyen zihinlere açıktır.
Açık bir zihne ise bol bol kitap okumakla mümkün olabilir.



















