Sürdürülebilir yoksulluk siyasi iktidarların yaşam kaynağıdır.
Sosyal yardımların artması ve bununla övünülmesi de siyasi iktidarların yaşam kaynağının yoksulluk ve bağımlılıktan geldiğini kanıtlar nitelikte.
Bu yüzdendir ki her dönemin siyasi iktidarları kendine bağlı sürükleyebilecekleri devasa bir yoksul kitle oluştururlar. Bu kitle büyüdükçe siyasi iktidarlar da varlığını sürdürür.
Bu yüzdendir ki siyasi iktidarlar yoksulluğu çözmek yerine sosyal yardım gibi yöntemler ile sürdürülebilir hale getirirler.
Kendilerine yapılan sosyal yardım ödemeleri gibi insan onuruna dokunan ödemeler ile elde tutulmaya çalışılan yoksul kitlenin daha da büyümesi hedeflenir.
Bu hedef aynı zamanda siyasi iktidarların da büyümesi anlamına gelir…
Kimi zaman belediye başkanları kimi zaman milletvekilleri kimi zaman da Mısırcı STK’lar utanmadan sıkılmadan elinde kepçe ile insan onuruna dokunacak şekilde TIRŞIK ve PİLAV’ı fakirin elinde tasa doldurur.
Son zamanlarda aşevinde artan yemek dağıtma pozları ‘ÖLSE DE KİMSEYE BOYUN EĞMEZ’ sıfatını taşıyan insanlarımızın geldiği noktayı ortaya koyuyor.
Tabi aynı zamanda ‘SİYASİ AHLAKIN’ ne kadar yerin dibine girdiğini de ortaya koyuyor.
‘İnancımız, kültürümüz, örfümüz veya adetlerimiz’ adına ne koyarsanız koyun bu insan onuruna dokunan davranışları kabul etmez.
Yoksulluğun kökünü kurutacak projeler yerine aşevi benzeri projelerin hayata geçirilmesi ülkemizde yoksullukla birlikte birilerine bağımlılığın da artması demektir.
Bakınız;
Sadece Şanlıurfa’da artan intihar olayları sosyal yardım yerine sosyal ve ekonomik kalkınmanın önemini ortaya koymaya yetiyor.
Sosyal ve ekonomik anlamda kalkınmanın öneminin çok net bir şekilde kendisini gösterdiği bu günlerde sosyal yardım pozlarının verilmesi insan vicdanını onurunu yaralar bir seviyeye ulaştı.
İnsanı birilerine bağımlı hale gelen ülkeler, başka ülkelere bağımlı hale gelir.
Siyasi iktidarlar kendi varlıkları için yoksulluğu değil; ülkenin varlığı ve devamlılığı için sosyal ve ekonomik kalkınmayı hedeflemelidir.