Geçmişten günümüze ok denilince akla ölüm, zülum, yok ediliş, ayrıştatarak, parçalara bölerek, biribirine düşürerek, tezgahlar kurarak, zamanla, yumuşakça ama bitirmek amacı ile kullanılan eski deyimle savaş aracı-gereci, yeni deyimle siyasal taktik..
Çok eskilere gitmeye gerek yok. Ortalama 30 yıllık geçmişimizden bu günlere geldiğimizde, elinde gücü bulunduran erk adı ne olursa olsun, siyasal veya inançsal yapılanması ne olursa olsun, hep kazan kazan politikası taktiği için çabalar durur.
Bu çabalama zaman içinde dönüşümler sağlasa da nihayetinde ve her zaman gücü elinde bulunduran mekanizma ve gizli-aleni taraftarları örgütlenmeleri her zaman onu yönlendirmiş, karşısındakilerin birlik oluşturmalarına hiç fırsat vermemiştir.
Zaman zaman birliktelikler var gibi görünse de ve toplumsal dayanışmalar sağlanarak bu gücü elinde bulunduran erk'lere karşı birlik gibi olsa da her zer zaman olduğu gibi bilinçli olmayan veya kullanılabilir maşa konumunda olan ya da güçlünün hegemonyasını kabullenmiş olup, karşı duruş sergiliyor gibi tavır takınan çıkarcı, tutarsız bir o kadarda yoz güruh her zaman kullanıma müsait malzeme gibi bir köşede bekletilenler vardır.
İşte egemenler.;
Çıkarlarına ters düşen güçleri yok etmek için bu kanattan devreye girirerek, inançlı insanların samimi inanışları olmasına rağmen (aykırı olanlar ) dürtülerinde her zaman, sözüm ona demokrasi ve Batı edebiyatı ile inanç ile yobazlığı aynı kefeye koyarak güç merkezinin biribirlerine ters düşen ama aynı yağmurda ıslanan kesimlere yönelik taktiksel ve sözde demokrasi havariliği ile illegal gibi olmasın diye de tiyatral senaryolar-alkışlar eşliğinde yapılan tavrı destekleyip gerçek laik demokratik yaşam anlayışına uygun inançlı toplumunda yaşama hakkına yapılan gaspı el birliği ile ortadan kaldırma girişimi ve varlıklarına,yaşamlarına inanışlarına çökme eylemini seyredip, yapılanlara oh çekmek sureti geleceğin karanlık günlerini görmezden gelmektedirler.
Bu vesile ile atılan zehirli ok'un ne zaman kime ya da kimlere döneceğinin muhasebesi yapılmadan alkış tutarak bayram yapmak ,yek diğerlerinin de aynı sonu göreceği, planlarının bir mutlaka kendilerine döneceğini akıllarının ucundan geçirmemeleri, demokrat değil çıkarcı olduklarının dışa vurulmuş halidir.
Sözüm ona demokrat geçinen eşitlikçi ve aydın geçinen ama düzenin fedailiğinden başka halta yaramayan sistemci anlayış, işin yani ok'un kendilerine dönmesi durumunda kimselerin yanlarında olmadığını, kalmadığını olmayacağını kendilerinin Oh çekmelerinin bir başka maşa kesimlerce dönüşümün kendilerine de olacağı hesabı akla getirilmeden olup bitti ile düzenin havariliğinin devamına malzeme olduklarını olacaklarını unuturlar.
Tarihte Alman Faşizminin usta diktatörü Adolf Hitler taktiği her dönemde geçerli olduğunu gösterir, nasıl mı, önce gariban yoksul kesim egale edilir, köleleştirilir, patronlardan ve demokratlardan, inançlı guruplardan ses çıkmaz daha sonra diğer guruplar sırasıyla elenir elekten geçirilip köleleştirilir ve diktatörlüğün malzemesi konumunda tempo tutanı alkışlayanı olurlar, sonunda sıra kendilerine geldiğinde etraflarında kimselerin olmadığını görürler ama iş işten geçmiş diktatörlük oturmuş,herkesim köleleşmiştir.
Yani ok yaydan çıkmış hedefe doğru gitmektedir.
İşte günümüz gerçekliği de bu değil mi, Yerel idareler, inanç gurupları ve demokratlar hepsi yek diğer guruba karşı " bana dokunmayan yılan" anlayışı ile alkış tutarak tempo tutarak destekleyerek , sıranın kendilerine yani zehirli ok'un kendilerine çevrildiğinde artık ok'un yaydan çıkmış olduğunu, Geri dönüşün olamayacağını bilmezler bile...
Senin bir planın var, kendi rantabl çıkarın (siyasi düşüncen, inancın, dilin, kimliğin ) ama, egemen gücün ise binbir planı destekçisi yalakası, yağcısı çıkarcısı var bunu asla unutma....!!
Ve bu planlara alet olan, inançlılar, demokratlar, ırklar, diller toplumlar var...