Arıyoruz… En iyi işi, daha fazla para getiren yerleri, en lüks evi, en marka arabayı, en iyi telefonları ve daha fazla şeyi arıyoruz.
Bunlardan sıra gelince de mutluluğu ve huzuru arıyoruz. Ama sözde arıyoruz. Gerçekten aramış olsaydık bunların para verip aldıklarımız ile ilgisi olmadığını görürdük.
Sürekli bir arayış içerisindeyiz, ama gerçekten ne aradığımızı bilmiyoruz. Koşuşturma peşindeyiz her zaman. Hayatı öyle bir yaşıyoruz ki, hiç ölmeyecekmiş gibiyiz.
Çok hızlı yaşıyoruz çoğu zaman. Hep bir acelemiz var. Hep bir yerlere yetişmeye çalışıyoruz. Peki kendimize ne zaman yetişeceğiz?
Günümüzün yarısını arkadaşlarımıza ayırıyoruz. Onlar çağırdığı için gidiyoruz. Peki ruhumuz bizi çağırıyor her daim. Neden ona gitmiyoruz?
İnsanların anlattıklarını dinliyoruz saatlerce. Ruhumuz haykırarak bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Neden onu da dinlemiyoruz? Başkalarına vakit var da neden kendimize yok?
Yunan tanrıları mutluluğu acaba hangi uzak yere koysak da insanlar bulamasa diye tartışırlarken aralarından biri, insanın kendi içerisine saklayalım. Oraya bakmak akıllarına gelmez demiş.
Geldiğimiz noktaya baktığımızda tanrının haklı olduğunu, içimize bakmayı akıl etmediğimizi gördük.
Kendimizi alacaklarımızı hazırladığımız liste ile tatmin etmeye çalışıyoruz. Şunu alırsam, bunu yaparsam, şuraya gidersem mutlu olacağım… O eşyayı alınca, o şeyi yaparsak ve o yere gitsek de mutlu olmuyoruz. Çünkü hedeflerimizi yerine getirdikçe mutlu olduğumuzu sanıyoruz, ancak bu sefer başka hedefler çıkarıyoruz kendimize. Büyük şeylerle, para ile aldıklarımızla mutluluğu bulduğumuzu sanıyoruz sadece. Kısır döngü içerisine sıkışmış bir hayat oluşturuyoruz elimizle.
Böylece tatmin olmayan biri olup çıkıyoruz. Oysaki mutluluk dediğimiz duygu büyük şeylerde değildir, küçük şeylerdedir. Bakmasını bilirsek bir çiçeği sevmek, bir ağacın gölgesinde uyumak mutluluktur.
Gece yıldızları seyre dalmak huzurdur mesela. Suyun çıkardığı ses, ağacın çıkardığı hışırtı sesi…
Para harcadıkça mutluluğu ve huzuru satın alacağımızı düşünüyoruz ya, asıl mutluluğu ve huzuru veren şeyler hep parasızdır aslında. Sadece görmemiz lazım. Gözlerimizle değil, kalbimizin gözüyle bakmamız lazım.
İnsan olduğumuzun farkına varmamız lazım.