“Kötü gün dostu” sözünü duymuşsunuzdur. Dostunu tanımak istiyorsan ya da kimin dost kimin düşman olduğunu bilmek istiyorsan zorda kaldığın zamana bak derler. Bence bu doğru bir söz değil.
Günümüz şartlarına baktığımızda kötü gün dostu diye tabir ettiğimiz arkadaşlıklar muhakkak bulunuyor. Artık önemli olan “iyi gün dostu”dur.
Rehberinizdeki insanlara “hiç iyi değilim” diye bir mesaj gönderin. Emin olun birçoğu arayıp soracaktır. Kimileri yanınıza gelmek isteyecektir. Ama birde “bugün çok mutluyum, işimde terfi aldım ya da hayatımda şöyle güzel bir şey oldu” diye mesaj göndermeyi deneyin. Karşılık olarak çok az mesaj alırsınız. Sizin mutluluğunuza gerçekten sevinen çok az insan vardır çünkü.
Dışarıdan bu kişi benim dostum, kardeşim dediğimiz insanlar böyle günlerde yabancı biri gibi gelebiliyor bazen. Şaşırıyoruz sonra. Ben kardeşim derken o yanımda olmadı diyoruz. Şaşırmamalıyız aslında. Belki bizim içimizde de böyle duygular vardır. Öncelikle kendi içimize bakmalıyız, yakın gördüğümüz arkadaşlarımıza karşı olan duygularımızda ne kadar samimiyiz diye.
Günümüz kapitalizm sistemi bizlere bir meta (araç) dünyası oluşturmakla kalmadı. Aynı zamanda bizleri de metalaştırdı. Kendimize, duygularımıza yabancılaştık. Başkalarının acılarından zevk alan insanlar haline geldik. Dostluk kavramlarını sadece kağıt üzerinde doğru yazdık, ama pratikte yanlış yazmakla kalmadık, üzerini de çizdik.
Çizdikten sonra da “arkadaşlık kalmamış” naraları atarak mutsuzluğumuzdan dem vurduk.
Önemli olan tek şeyin kendi mutluluğumuz olduğunu varsayarak dünyanın etrafımızda döndüğünü sandık. Oysaki mutlu olan arkadaşımızın mutluluğu da yine bizim içindir. İçimizdeki kini, haset duygusunu bir kenara bıraktığımız sürece asıl mutluluğu da görebileceğiz.
Bilgileri pratiğe dökmeyince unutulup gidiyor ya, duygular da aynen öyle. Pratiğe dökmeyince uzun süreli belleğe atılıp, unutulup gidiyor sonra. Aslında duyguları pratiğe döküyoruz ama iyi duyguları değil, bize iyi gelmeyenleri döküyoruz. Amacımızdan kopuyoruz yani. Geriye ise u“mutsuzluğun” oluşturduğu bir insan profili kalıyor. Birer makine gibi “araç olarak kullandığımız dünyanın aracı oluyoruz.”
Uzun lafın kısası, kötü gün dostu yoktur, iyi günde bizim ile birlikte gülen, gülebilen dost vardır. Bunu inşa etmek için ise öncelikli adımı atmak ve içimizdeki iyi gün dostunu harekete geçirmek gerekmektedir.
Son olarak…
Güzel duygularımızı pratiğe dökmek dileğiyle.