Her yıl milyonlarca öğrenci veya mezun çeşitli sınavlara hazırlanıyor. Hepsinin de temel bir hedefi var: İyi bir bölüm kazanmak veya atanmak.
Ülkemizdeki baskın kültür bu alanda da insanlar üzerinde belirleyici.
Gençlerin geleceklerini belirledikleri sınavlarda onlardan çok ailenin veya çevrenin etkisi var. Üniversiteye hazırlanan öğrencilere baktığımızda hedef ya sağlık alanında oluyor ya da hukuk alanında. Bunun dışındaki bölümler toplum gözünde başarı sayılmıyor. Bu yüzden binlerce genç bu bakış açısından hareketle istemediği bölümü okumak zorunda kalıyor.
Atanma konusunda da durum farksız değil tabi. "Devlete kapak atmak" sözü toplum düşüncesinin kalıplaşmış bir biçimi olarak karşımıza çıkıyor.
Herkes atanmak istiyor ama birçoğu bu düşünceden hareketle kendi alanıyla veya kendisiyle alakası olmayan ama sırf devlete ait kademe olduğu için hayatı boyunca istemediği işi yapmayı göze alıyor.
Çünkü toplum devlet kademesine atanmayı bireyler için bir başarı ölçütü kendileri için de saygınlık olarak görüyor. Birey kendi mesleğini özelde veya başka bir yerde icra etse ve bundan mutluluk bile duysa insanlar bu durumu değerli görmüyor.
Garanti bir iş, sigorta hizmeti ve emeklilik hakkı onlar için hayatın vazgeçilmez unsurunu oluşturuyor.
Öyle ki bir işe atılım yapmak isteyen biri ilk tepkiyi en yakın çevresinden görüyor. Çünkü kendileri için belirlenmiş alanın dışına çıkılması istenilmiyor.
Bütün bunların neticesi de, konfor alanından uzaklaşamayan, risk alamayan, aklındaki projeleri hayata geçiremeyen pasif bir neslin yetişmesi demek.
Var olan bu olgu gelecek adına risk teşkil ediyor. Bunun değişmesi mümkün tabi, fakat öncelikle sınava hazırlananların bu konudaki düşünce biçimlerini değiştirmeleri gerekiyor. Çünkü akranlar arasında etkileşim daha yoğun yaşanıyor.
Atılacak adım buradan başlanmalı. İnsanların geleceği bir grubun isteğine bırakılmamalı.