Bir ülkenin gelişmişlik seviyesinin göstergelerinden biri yaşlı nüfusun oranıdır.
Bu oranın yüksek olması demek, ölüm oranının az, yaşam süresinin uzun, sağlık ve ekonomik koşulların ise iyi olduğu demektir.
Ancak yaşlı nüfusun artması birtakım problemleri de beraberinde getirmektedir.
Uzmanlar son dönemlerde yaşlanmanın farklı bir boyutuna vurgu yaparak önlem alınması gerektiğini belirtiyor. Hatta bazı ülkeler bu konuda adım atmış durumda.
Peki nedir bu önlemler?
Nüfusun yaşlı olması bağımlı insan sayısının çoğalması demekti ki, bu da üretim açısından olumsuz bir durum.
Çünkü yaşlanan insanlar pasif ve tüketici konuma gelmektedir. Uzun vadede ise üretim tüketimi karşılayamayacak duruma gelecektir böylece.
Aktif birey emeklilik sonrasında bir anda pasif duruma gelince psikolojik olarak çöküş yaşamakta ve kendisinin bir işe yaramadığını düşünmektedir.
Uzmanlar ise bu düşünme biçiminin getirdiği karamsar ruh halinin gençler üzerinde de etkili olduğunu ve toplumun "psikolojik yaşlanma" kavramıyla orta yaşlara kadar gerilediğini belirtiyor.
Bu durumun önüne geçmek için yaşlı nüfusu yeniden üretici ve aktif getirmeye çalışıyorlar.
Bedensel algılar oluşturarak "daha sağlıklı, genç gösterme algısı" kendilerine bakmalarını, spor yapmalarını teşvik etme, "gezmek sizin de hakkınız" düşüncesiyle özellikle onlara hitap eden gezi programlarının yapılması, kıyafet sektöründe canlı renkler kullanılarak yeni bir moda akımının başlatılması bunlardan birkaçı.
Amaç yaşlanma denen olguyu pozitif yaşlanma durumuna getirerek toplumdaki olumsuz etkisini giderip daha kaliteli, başarılı yaşlanma biçimini yerleştirmek.
Aynı zamanda yaşlı kesimi yeniden üreten konumuna getirerek toplumsal dengeyi inşa etmek, ve en önemli nedenlerinden biri de orta/genç nüfus üzerindeki yaşlılık algısını kırarak olumlu izlenim yaratmaktır.
Ülkemizde baktığımızda henüz geniş alana yayılmasa da son dönemlerde bu alanda faaliyet yapıldığı görülüyor.