Japonya'da son dönemlerde ortaya çıkan bir hastalık var. İsmi Hikikomori. Yalnızlık hastalığı olarak da adlandırılıyor.
Bu durumu yaşayan bireyler kendilerini odaya kapatıp hiçbir şey yapmadan sadece bilgisayar başında vakit geçiriyorlar.
Hatta 3 yıl boyunca odasından çıkmayan bireyler de mevcutmuş.
Kendini dış dünyadan soyutlayan bireyin yalnızlaşmaya başlamasının yanı sıra iletişim becerilerini kaybetmesi, uykusuzluk, depresyon ve hareketsizlikten doğan obezite gibi sorunları da ortaya çıkıyor.
Her ne kadar Japonya ile özdeşleşen bir sorun gibi görünse de evrensel sorunlardan biri. Ülkemizde çok büyük bir oranda olmasa da gittikçe artan bir durum olma özelliğinde.
Sanal oyunların çoğalması gençlerin saatlerce ekrana kilitlenmesine neden oluyor. Öyle ki etrafında olup bitenlerden haberleri bile olmuyor. Sadece yaşamsal ihtiyaçları gidermek için bir harekette bulunuyorlar.
Ayrıca savaş oyunlarının çokça tercih edilmesi gençler üzerinde saldırganlığı da tetikliyor.
Son dönemlerdeki aile içi şiddet olaylarına baktığımızda gençlerin oranı da hayli artmış durumda.
Japonya’ya oranla ülkemizde ciddi anlamda çalışmalar yapılmıyor, ancak üzerinde durulması gereken asıl problemlerden biri. Çünkü teknolojik araçlarla çok fazla haşır neşir olan ve sanal oyunları seven bir toplumuz.
Ayrıca bizde aile kurumunun gençler üzerinde baskın bir rolü var. Bu da çocukların bu baskılardan kaçmak için kendilerini daha pasif hale getirmelerine, sanal hayata yönelmelerine neden olabiliyor.
Kültürel değerlerin etkisini de göz önünde bulundurarak yapılacak sosyo-psikolojik çalışmalarla hikikomori hastalığı başta olmak üzere, diğer birçok olası sorunu daha ileri boyutlara varmadan çözmek mümkün.