Son yıllarda yaşanan kuraklık ve buna bağlı olarak yaşanan sorunlar ‘Su yönetimi’ konusunu bir kez daha gündeme getirerek tartışmaya açtı. Yapılan araştırmalar sonucunda korkunç bir gerçek ortaya çıktı. Yapılan bu araştırmanın sonucunda Şanlıurfa'nın yarısından fazlasının vahşi sulama yaptığı belirtildi.
Türkiye ekonomi yazarlarından İrfan Donat, kaleme aldığı yazısından yüzey sulamaya son verip damla ve yağmurlama sisteminin yaygınlaştırılmadığını, suyun yüzde 80’inin vahşi şekilde kullanıldığını, bu nedenle GAP’ta sürdürülebilirliğin tehlikede olduğuna dikkat çekti.
GAP Bölgesinde yer alan kentlerde kuyu suları dışında Atatürk Barajından temin edilen sularla yapılan tarımsal sulamalardaki su ücretlendirmelerin kullanılan suyun miktarına göre değil de sulanan arazinin büyüklüğüne göre yapıldığını belirten Donat, Doç. Dr. Ali Fuat Tarı’nın bu konudaki araştırma ve tespitlerine yer verdi.
Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Başkanı Doç. Dr. Ali Fuat Tarı’nın bu konudaki araştırma ve tespitleri şöyle:
“Çiftçi ne kadar su kullanırsa kullansın birim alan için ödeyeceği ücret değişmiyor. Bu durum, üreticilerin daha çok su tasarrufu sağlayan modern sulama yöntemlerine yönelmelerinde engel oluşturuyor. Bölgede daha çok yüzey sulama yöntemleri ağırlıkta. Yağmurlama ve damlama gibi verimli yöntemler ise daha az tercih ediliyor.
Örneğin Şanlıurfa’da yaklaşık yüzde 80 yüzey sulama, yüzde 20 damla sulama yöntemi, Diyarbakır’da yüzde 60-65 yüzey sulama, yüzde 35-40 damla tekniği kullanılıyor. Mardin’de özellikle Kızıltepe ve Derik ovalarında yüzde 40 yüzey sulama, yüzde 60 damla sulama, Siirt ve Batman illerinde ağırlıklı yüzey sulama, Şırnak’ta ise yüzde 80 yüzey sulama ve yüzde 20 damla sulama yapılıyor.
Diğer yandan, taban sularının yükselmesi sonucunda çoraklık ve drenaj sorunları da ortaya çıkıyor. Hem enerji tasarrufu için hem de sürdürülebilir tarım için çözüm yüzey sulama yöntemlerini terk edip, daha gelişmiş ve etkin yöntemler olan ‘damla’ ve ‘yağmurlama’ya geçmek. Bölgemiz tarımında enerji sorunu ancak bu şekilde çözülebilir.
Aslında bu araştırma sonucu da gösteriyor ki tarımda doğru sulama yöntemi enerji faturasını neredeyse yarı yarıya düşürebiliyor.
O yüzden bizim tarımda su yönetimini acilen yeniden ele almamız elzem gözüküyor. Başta kuraklık olmak üzere küresel iklim değişikliğinin etkilerinin her geçen gün daha sık ve şiddetli hissedildiği bir süreçte suya sahip olmak kadar, sahip olunan suyun doğru ve etkin yönetimi de kritik önemde.
Türkiye’nin su zengini olmadığını, hatta fakirlik çizgisine doğru yaklaştığını artık hepimiz biliyoruz.
GAP, milyarlarca dolar harcanarak kademeli olarak hayata geçirilen çok hayati önemde bir proje. Proje ile bereketli topraklar suya kavuşuyor ama kavuşma biçimi büyük oranda maalesef olması gerektiği şekilde değil. Bu da hem toprağın kalitesinin bozulması, hem kaynak israfı hem de çiftçi açısından maliyetlerin artması anlamına geliyor. Dolayısıyla bu işin sürdürülebilirliği tehlikeye giriyor.
Bu da gösteriyor ki tarımda artık basınçlı sulama sistemlerine verilen hibe ve destek politikasının daha etkin ve geniş çaplı şekilde ele alınma zamanı gelmiş de geçiyor. Aksi takdirde Türkiye, görünen maliyetin çok ötesinde bir maliyet ile karşı karşıya kalacak. Bunu biz değil, bilimsel araştırma ve veriler söylüyor.”
Türkiye ekonomi yazarlarından İrfan Donat, kaleme aldığı yazısından yüzey sulamaya son verip damla ve yağmurlama sisteminin yaygınlaştırılmadığını, suyun yüzde 80’inin vahşi şekilde kullanıldığını, bu nedenle GAP’ta sürdürülebilirliğin tehlikede olduğuna dikkat çekti.
GAP Bölgesinde yer alan kentlerde kuyu suları dışında Atatürk Barajından temin edilen sularla yapılan tarımsal sulamalardaki su ücretlendirmelerin kullanılan suyun miktarına göre değil de sulanan arazinin büyüklüğüne göre yapıldığını belirten Donat, Doç. Dr. Ali Fuat Tarı’nın bu konudaki araştırma ve tespitlerine yer verdi.
Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Başkanı Doç. Dr. Ali Fuat Tarı’nın bu konudaki araştırma ve tespitleri şöyle:
“Çiftçi ne kadar su kullanırsa kullansın birim alan için ödeyeceği ücret değişmiyor. Bu durum, üreticilerin daha çok su tasarrufu sağlayan modern sulama yöntemlerine yönelmelerinde engel oluşturuyor. Bölgede daha çok yüzey sulama yöntemleri ağırlıkta. Yağmurlama ve damlama gibi verimli yöntemler ise daha az tercih ediliyor.
Örneğin Şanlıurfa’da yaklaşık yüzde 80 yüzey sulama, yüzde 20 damla sulama yöntemi, Diyarbakır’da yüzde 60-65 yüzey sulama, yüzde 35-40 damla tekniği kullanılıyor. Mardin’de özellikle Kızıltepe ve Derik ovalarında yüzde 40 yüzey sulama, yüzde 60 damla sulama, Siirt ve Batman illerinde ağırlıklı yüzey sulama, Şırnak’ta ise yüzde 80 yüzey sulama ve yüzde 20 damla sulama yapılıyor.
Diğer yandan, taban sularının yükselmesi sonucunda çoraklık ve drenaj sorunları da ortaya çıkıyor. Hem enerji tasarrufu için hem de sürdürülebilir tarım için çözüm yüzey sulama yöntemlerini terk edip, daha gelişmiş ve etkin yöntemler olan ‘damla’ ve ‘yağmurlama’ya geçmek. Bölgemiz tarımında enerji sorunu ancak bu şekilde çözülebilir.
Aslında bu araştırma sonucu da gösteriyor ki tarımda doğru sulama yöntemi enerji faturasını neredeyse yarı yarıya düşürebiliyor.
O yüzden bizim tarımda su yönetimini acilen yeniden ele almamız elzem gözüküyor. Başta kuraklık olmak üzere küresel iklim değişikliğinin etkilerinin her geçen gün daha sık ve şiddetli hissedildiği bir süreçte suya sahip olmak kadar, sahip olunan suyun doğru ve etkin yönetimi de kritik önemde.
Türkiye’nin su zengini olmadığını, hatta fakirlik çizgisine doğru yaklaştığını artık hepimiz biliyoruz.
GAP, milyarlarca dolar harcanarak kademeli olarak hayata geçirilen çok hayati önemde bir proje. Proje ile bereketli topraklar suya kavuşuyor ama kavuşma biçimi büyük oranda maalesef olması gerektiği şekilde değil. Bu da hem toprağın kalitesinin bozulması, hem kaynak israfı hem de çiftçi açısından maliyetlerin artması anlamına geliyor. Dolayısıyla bu işin sürdürülebilirliği tehlikeye giriyor.
Bu da gösteriyor ki tarımda artık basınçlı sulama sistemlerine verilen hibe ve destek politikasının daha etkin ve geniş çaplı şekilde ele alınma zamanı gelmiş de geçiyor. Aksi takdirde Türkiye, görünen maliyetin çok ötesinde bir maliyet ile karşı karşıya kalacak. Bunu biz değil, bilimsel araştırma ve veriler söylüyor.”