Son yıllarda televizyon ekranlarında yer bulan bazı diziler, yalnızca kurgu sınırlarında kalmıyor; gerçek hayata uzanan, hatta onu yönlendiren bir etki alanı oluşturuyor. Özellikle gençler üzerinde kurdukları bu etki, artık görmezden gelinemeyecek kadar belirgin ve tehlikeli bir boyutlara ulaştı.
Eskiden mahalle dizileri izlerken dayanışmayı, dostluğu, ekmeği paylaşmayı görürdük. Şimdi ise sokaklar çete savaşlarıyla dolu senaryoların gölgesinde kaldı. Bu dizilerdeki karakterler hırsızlıktan cinayete, gasp ve tacizden uyuşturucuya kadar birçok suçu işliyor, çoğu zaman da ceza almadan “kahraman” gibi gösteriliyor.
Gençler, ekranlarda izledikleri bu “karizmatik suç figürleri”ni rol model olarak almaya başladı. Kılık kıyafetlerinden saç traşlarına kadar birçok detay, sokakta karşılık buluyor. Artık bazı saç modelleri bir kimlik ifadesi hâline geldi. “Ben de o çetedenim” ya da “benim mahallem de dokunulmaz” havası sokak aralarına sindi.
Dizilerde mahalleleri kontrol eden, racon kesen, devleti yok sayan organize suç örgütleri tüm kirli detaylarıyla işleniyor. Bu kurguların çoğunda güvenlik güçleri ya tamamen etkisiz ya da yok sayılıyor. Bu da gençlerin zihinlerinde “güç sahibi olmak için hukuk dışına çıkmak gerekir” düşüncesini besliyor.
Toplum ve devlet olarak bu konuyu artık ciddiyetle ele almalıyız. Televizyon ve dijital platformlar, yalnızca eğlence aracı değil, aynı zamanda toplumsal bilinç inşa eden güçlü birer araç haline gelmiş durumda. Özellikle gençlerin en savunmasız yaşlarında izledikleri içerikler, onları hangi yöne evrilteceğimizin pusulası gibidir.
Devlet ve devleti yönetenlerin yanında ailelerin de bu konuda oldukça bilinçli olması gerekiyor. Sokakları savaş alanına çeviren bu yapımlara yönelik denetimler sıklaştırılmalı aileler de çocuklarını bu ekranlardan uzak tutmalıdır.
Sansür çağrısı yapmak değil niyetim. (Gerekirse sansür uygulanmalıdır) Ancak öz denetim, etik sorumluluk ve kamu yararı gözetilmeden yayınlanan yapımlar, ekranlardan değil, sokaktan geri döner. Çünkü kurguda bitmeyen suç, gerçekte bir gün kapımızı çalabilir.
Bilinçaltları kalemle inşa edilecek süreçte olan gençlerin silah, gasp, yağma, cinayet ile inşa edilmesi bir toplum için geri dönüşü olmayan bir yıkımdır.
Bu yıkımı genelde Türkiye'de özelde Şanlıurfa sokaklarında görmeyen yoktur. Dizilerdeki karakterler gibi traş olan, onlar gibi giyinen gençleri görmek artık alışıla gelmişbir hal aldı.
Özellikle kenar mahallelerde gençlerin üzerinde etkisi bir hayli yüksek olan bu dizilerin yansıması geri dönüşü olmayan bir hale geldi.