Demokratik toplum ve barış içinde birlikte yaşam talep ediliyor ve olacak ise, bu durum İmralı ve TBMM arasına sıkıştırılamaz, tüm öteki adl edilenlerin önder kimliği sahipleri ve temsilcileri ile mutabakat sağlanarak yapılmalıdır.
Yeni paradigma, kişiselleştirilerek veya kimlikselleştirilerek yapılmaz yapılamaz.
Bu sorunun tüm kamuyu, ülkeyi ve her kesimi ilgilendirmesi nedeni ile pasife indirgemeci bir yaklaşımla iki kafadar anlayışı veya biz yaptık siz uyun şeklinde olmaz.
Nasıl her iki kafanın bilincinde, bilinç altında var olan öne çıkarttığı yada çıkartmadığı çıkartamadığı problem ve sorunlar varsa, bu durum tüm öteki olan Alevi, Kürt, Arap, Yahudi, Ezidi, Hristiyan, Roman, Laz vb inanç ve ırksal kimliklerin sorunudur, bir yerde ortak payda olmalı ve bu payda üzerinde çözümlemeler, red ve kabuller yapılmalı-ki adına Demokratik toplum paradigması denilebilsin.
Aksi taktirde, dayatmacı ya da tekbenci bir durum zuhur eder-ki bu durumun ömrü de kalitesi de yetersiz kalır ve kalenin tüm burçları yıkılır. Daha büyük infialler ve toplumsal ülkesel zararlar olur ve rejim daha bağnaz ve hitler ve stalinizm benzeri benim dediğim benim istediğim yoksa gerisinin yaşam hakkı özgür düşünme ve talep hakkı sorgulama paradigması hiç edilmiş olur ve karanlık çağ yaşanır.
Gerek Kürt halkı ve gerekse Aleviler olarak bu ülkenin mihenk taşları olduğumuz gerçeği göz ardı edilemez edilmemelidir. Bu bağlamda şayet Demokratik çözümleme, ortak yaşam ve Huzurlu bir barış paradigması yapılacak ise-ki yapılmalıdır ve artık çağın gereğidir, o zaman taraflar arası ortak konsensüs ile adımlar atılmalıdır.
Ayrıca, yapılacak ve yapılması muhtemel tüm çalışma ve çalıştaylarda tüm tarafların kendi temsilcilerini özgür iradeleri ile seçme ve görevlendirilecek kişi veya kişilerinde kapalı kapılar ardında değil şeffaf eleştiri kültürüne açık hesap verebilen ve hesap sorabilme ehliyetine haiz olunması ve tüm yapıcı eleştirilere at gözlüğü kullanmadan gerçekçi ve hakikatçı anlayışla yaklaşım sergileme serbestisi olmalıdır.
Alevilerin de tarihler boyu (binlerce yıldır) katliama, zulme, asimilasyona maruz kaldığı, gerek cumhuriyet öncelerinde ve gerekse Cumhuriyet süreci ve sonrasında tarihleri kanla yazılıdır. Yetmedi yok sayıldıkları, özlerinden kopartılmak için yapılmadık tutum ve davranışlar kalmadığı da bir aşikardır, işte tüm bunlara rağmen hep zalimin karşısında mazlumların yanında yer almaktan asla imtina etmediler.
Bu nedenle artık değişen şartlar ve gelişen toplumsal yaklaşımlar nazara alınarak, her kesimle ve herkesle eşit insan hakları ve rıza yaşamı ortamında totaliter, otoriter olmayan bir sistemle barış içinde birlikte aynı havayı diğer öteki ve ülkemiz de nefes alma hakları olsa gerek.
Hep birlikte Ülkemizin huzuru ve halkımızın birlik dayanışma ve özgür yaşamında mutabakatı dileklerimle aşk ile...