Madem demokrasi ise, hangi ülkede coğrafyada yaşıyorsanız yaşayın hangi dili kullanıyorsanız kullanın hangi inancı taşıyorsanız taşıyın, bulunduğunuz yaşadığınız ülke yada coğrafyalarda sizler gibi düşünmeyen inanmayan konuşmayanların varlığını öncelikle ve şart olarak kabul etmeli yasalarla güvence altına alınmalı ve halkın birlikte yaşadığı ayrık zümre sınıf veya aykırı düşüncelere en az kendilerine duyulan saygı kadar saygı duymaları empati yapmaları ve kabullenmeleri olmazsa olmazlardan olmalıdır, hatta zorundadır.
Demokrasi bilindiği üzere Latince kökenli birlikte ve özgürce yaşamak anlamında olup bu kelimenin içini evrensel boyutları ile daha çok şekil ve değişik düşüncel ama empati ve kabul odaklı yapabilir yorumlaya biliriz.
Ama, asla dayatma dikte etme tekben ya da
" Müslüman mahallesinde salyangoz satmak " gibi ayrılık ve öteki yapma algıları ile birleştirmeden sadece İNSAN kimliğimiz ile ve yine sadece İNSAN' ca yaşamak yaşaya bilmek amaçlı kullanarak, "bizden olmayan " şeklinde değil vatandaş kimliği ve insan üst kimliği ile kabullenerek, kişiler halkları yakmadan katletmeden yok etmeden hep birlikte hoşgörü saygı ve kabul ile yaşatmalı ve yaşamalıyız. Çünkü demokrasinin gereği budur.
Ama ,adımız demokrasi soyadımız kin, nefret zülüm ayrım ve kendine benzetmek olursa-ki maalesef böyleyiz, kusura bakmasınlar hiç ama hiçbir şekilde Demokrasiyi içselleştirmemiş, sindirememiş sadece kabuğu süslü salyangoz misali içi eli dışı bizi yakar temelinde bir demokrasi içindeyiz, eee buna da Demokrasi dersek artık...!
Sözüm ona en demokratımız en dindarımız en orta yolcumuz adımız ne olursa olsun, temelde TEKBENCİ ya da Tanrı-Kral zihniyetinde olduğumuz için " Beni anlamıyorlar" ya da "Ya bizdensin ya da Kara toprağın" kafatasçılığı ile yozlaşmış, kendimizden başkaları bizim gibi düşünemez, bilmez bizi anlamaz, her şeyi ve en iyisini ben bilirim.
Çünkü: Kral benim, Dindar benim, demokrat benim psikolojisi ile yaşamı kendimize halkımıza dışınızdakilere zehir ediyoruz.
Halkın toplumun seni-beni anlamaması için ya o toplumun halkın aptal ve sürü olması veya Senin-Benim Dik duruşlu bir söylediğimizin ikinci söylediğimizi tutmaması nedeni ile tutarsız oluşumuzdan olabilir mi ...?
Ülkede İnançlı ister İslam ister Yahudi ister Hristiyan isterse Alevi yada ister Kürt, ister Arap ister Türk olsun sonuçta hepimiz bu ülkenin her karışında emeği alın teri geçmiş yaşamı ve birlikte bedel ödemişliği olanlarız.
Kişinin inancı felsefesi bana uymuyor diye onları yok saymak odalara yıkıp zehirlemek yada işbirliği ile Cehennemi yaşatmak ateşler alevler içinde diri diri katletmek hangi ahlakta hangi dini inançta hangi sosyal devlet yasalarında kabul edilir, emredilir ve üstüne birde taktir edilir taltif ve ödüllendirilir ,bunun neresi demokrasi bunun neresi İNSANLIK...!
Hangi çağda yaşıyoruz hangi felsefe ve inançlar bugün 1500 ve daha önceki dönemlerin cahiliye çağındayız..?
Hepimiz aynı teknolojiyi aynı bilgileri aynı duyguları paylaşıyor ve birlikte huzur içinde yaşama güdüsü ile hareket ediyor isek-ki etmeliyiz, neden o zaman Hele mevcut dönemde çağımızda yüzyılımızda bu insanlık dışı akıl dışı inanç dışı vahşet niye ve bu vahşetleri yaşatanlar neden koruma altında, taht ve servet ile ödüllendiriliyor da neden sözüm ona demokratik Hukuk devletindeki yasalar işletilmiyor izin verilmiyor ve zaman aşımına uğratılarak gerçekler deliller saklanıyor gizlenir, neyi veya kimi kimlerden neden saklıyorsunuz gizliyorsunuz, hani demokrasi istiyorduk ya...!
Dersim'de, Sivas'ta, Çorum'da, Marşta, Gezi'de, Roboskide, Suruç'da Ankara'da. Neden bu sözde Demokrasi işletilmiyor işletilemiyor. Yani Demokrasi sadece egemenlerin dolandırıcıların sahtekarların katillerin ve vicdansızların mı dır..!
Bu yanan yakılan yok edilen ve üzeri zamanaşımı gibi kamufle edilen insanların hakkı hukuku nerede, diğer bir yönden baktığımızda ,kendimize barış diyoruz demokratik yaşam diyoruz, konuşuyoruz, yazıyoruz çiziyoruz anlatıyor da anlatıyoruz, peki bu kadar ciltler sayfalar dolusu konuşulan yazılan söylemlerin ne kadarında samimi ve dobrayız, perde arkasında, masa üstü masa altı tokalaşmalar, anlaşmalı projeler ve tüm bunların ardından kendi vicdanımız , toplumsal vicdanımız nerede, gün geçmiyor ki, bir infaz haberi alınmasın, gün geçmiyor ki bir söylemin diğer söylemi tutumu pratiği ile zıtlaşmasın ve gün geçmiyor ki güvensizlik itimatsızlık tavan yapmasın..
Bu ülkeye ve bu ülkenin evlatlarına adları kimlikleri inançları ne olursa olsun yazık, hepsinin birer annesi babası bekleyeni var, bizlerin ne kadar yaşama hakkımız var ise yek diğerlerinin yani TÜRK'ün de, KÜRT' ünde, ARAP'ın da veya ,İslam’ın'
Hristiyan, Yahudi, Alevi adın-mız ne olursa olsun DEMOKRATİK YAŞAM ve Demokrasi hepimize şart.
Kimse demesin ki " BEN," Bana bir şey olmaz. Meşhur bir söylem vardır.
" Dağ ne kadar yüce olursa olsun üzerinden mutlaka yol geçer "
Demokrasi ve Barış içinde yaşam dileklerimle aşk ile…