Okuduğum bir yazıda çok güzel bir cümle geçiyordu: “Sağlıksız ailelerde uzun süreli kırgınlık ve küskünlükler mevcuttur” demişti yazar.
Türkiye’deki aile yapısına baktığımızda çocuklar üzerinde sözde özgür ama özde baskıcı ve yönlendirmeye dayalı ebeveynlik modeli oluşmuş durumda.
Ebeveynler mutlu bir yaşam sürdürsünler dedikleri çocuklarını, oluşturdukları sözde hayata kendi kalıplarıyla yetiştirmeye çalışıyorlar. “Çocuğum istediğin hayatı yaşayabilirsin, kararlarında arkandayım” yerine “ben senin için şuna karar kıldım, bunu yapacaksın” görüşü hakim.
Çocuğun karakteri, yapısı anne-baba için önemli olmuyor burada. Sorgulamadan kabul eden, uygulayan bireyler yaratma çabasındalar, oysaki bugün bir robot bile kendisine verilen talimatı sorgulayabiliyor!
Ebeveynler baskı unsuru oluşturarak çocuğa ayrı bir yük bindirip bu yüke “senin iyiliğin için” adını veriyorlar. Sonunda da bu yükü taşıması gerektiğini belirtiyorlar. Yükledikleri sorumlulukların sonuçlarının hesabını da yine onlara soruyorlar.
Taşımayı kabul etmeyen çocukların karşılaştığı yaptırım onlarla konuşmamak oluyor. Uzun süreli olması ise olağan karşılanıyor.
Anne babanın isteklerini yaptırması koşulunda bu tür yaptırımları öne sürmesi psikolojik olarak olumsuz etkiliyor bireyi. Bu ise hayır diyemeyen neslin yetişmesinin temel sebebi.
Sonuç olarak sorumluluk sahibi, kendi kararlarını alabilen çocuklar yerine, ailelerine bağımlı bireyler oluyorlar. Tabi bu da onların geleceği adına özgüvensiz yetişmelerine, insanlardan bağımsız kararlar alamamalarına neden oluyor. Sonuç olarak sorumluluk sahibi, kendi kararlarını alabilen çocuklar yerine, ailelerine bağımlı bireyler oluyorlar. Tabi bu da onların geleceği adına özgüvensiz yetişmelerine, insanlardan bağımsız kararlar alamamalarına neden oluyor.
Küçük dediğimiz bazı düşüncelerden uzun vadede önemli sonuçlar alınabiliyor. Bu sonuçlar olumlu ya da olumsuz olabiliyor. Uzun süreli küskünlüklerin ise gelecekteki sağlıksız bir toplumun habercisi olacağı kesin.