İl dışına gezmeye gitmek isteyen bir arkadaşım ailesine bildirdi bu durumu. Onay aldıktan sonra erkek arkadaşını aradı ve izin almak istedi. Olumsuz yanıt alınca yalvarmaya başladı ve sonunda da geziye gitmeme kararı aldı.
Nedeni arkadaşının onay vermemesi idi. Biraz sohbet ettik, ailesiyle bir yere gittiğinde ilk olarak erkek arkadaşına danıştığını, izin alırsa gittiğini söyledi.
Gerekçesi çocuğun onu çok sevdiği, ondan habersiz bir şey yapmaması gerektiğiymiş.
Günümüz ilişkileri bu gibi düşünceler üzerine temellendirilmeye, karşı taraf üzerinde baskın olunmaya çalışılıyor.
Bu durumun teorik olarak ismi de var: "Diş geçirme sendromu".
İnsanlar, hayatlarına aldıkları kişiye kendi zihinlerinde oluşturdukları sınırları dayatmaya çalışıyorlar.
Buna bir de sosyal medyanın etkisi eklenince durum daha da ileri gidiyor. Çünkü her şeyini bu mecrada paylaşan insanlar ilişkilerinde yaşadıklarını da paylaşıyor. "Ben ne dersem o olur, bu beraberlikte reis benim" düşüncesi etkileşimler arttıkça bilinçaltına yerleşiyor ve artık mutlak otoritelerini gösterme uğruna sosyal medyada en iyi ilişki yarışına giriyorlar.
Hatta bunu evliliklerde görmek de mümkün. Çiftlerin bu doğrultuda birbirlerinin her alanına müdahale etmesi belli bir yerden sonra o ortamdan uzaklaşmalarına neden oluyor.
Evliliklerin, ilişkilerin kısa süresinin nedenlerinden biri de bu ne yazık ki.
Bizim bir ilişkide sınır dayatmadan çok, var olan sınırlara saygı duymamız gerekiyor. Eğer bu durumdan rahatsızlığımızı dile getiriyorsak öncelikle bu düşünceyi değiştirmemiz lazım.