Verilere göre Türkiye, 2020 yılında Avrupa’dan en çok plastik atık alan ülke olmuş. Böyle giderse Avrupa’nın en büyük plastik atık çöplüğü olacak.
Futbolun, magazin dünyasının konuşulduğu kadar konuşulmadı bu konu. Ama aslında en önemli konulardan birisi. Geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklara, görmezden gelerek kirlettiğimiz bir yaşam sahası bırakacağız bu gidişle.
Peki neden Avrupa’dan?
Neden alındığına gelince: Türkiye’nin etkili ve stratejik atık toplama yönetimi olmadığı için dışarıdan alınan atıkların daha az maliyetle dönüştürüldüğüymüş.
Avrupa’da etkili olan bu strateji neden bizde etkili değil peki? Halka yeterince benimsetmediğimiz için mi yoksa halk önemsemediği için mi? Bence ikisi de…
Atıkların hangi kategoriye girdiğini ve atılması gerektiğine dair birtakım çalışmalar yapıldı, ancak bunlar yetersiz kaldı. Psikolojik olarak eğer bir şeyin kalıcı olması isteniyorsa, o şeyin sık sık tekrarlanması gerekmektedir. Yani insanlara atıkların kategorilerine ayrılarak çöplerini atmaları isteniyorsa bunun gerek söylemlerle, ki bu söylemlerin önem derecesini benimsetmek amacıyla, gerek yapılan faaliyetlerle gösterilmelidir.
Yerel yönetimler bu konuda başarısız oldu. Çöpleri atmak için sadece çöp konteynırları koymakla yetindi sokak başlarına. Bütün çöplerini ayrıştırmadan tek bir yere attı insanlar da haklı olarak. Uygun atık kutuları ulaşabilecekleri yerlerde değil. Kimse de uygun atık kutusuna atayım diye evinde biriktirmek istemiyor çöplerini. Aslında insanların uğraşmak istememelerinden değil, bu konuda henüz yeterince bilgi sahibi olamamalarından kaynaklanıyor. Ayrıştırılan çöplerin geri dönüşüme kazandırıldığı hakkında bilgisi olmayan binlerce insan var. Bilgilendirmeler genele hitap etmekle kaldı, yerle inilemedi. Bu konuda daha fazla çalışma yapılsaydı daha farklı sonuçlar alınabilirdi ve çöp ithal etmek zorunda kalmazdık belki de.
Bu sorunun tek kaynağı yetkililerdir diyemeyiz elbette. İnsanımızın: “Benim yapacaklarım ile mi kurtulacak dünya?” zihniyeti de etkili. Söz konusu toplumsal sorumluluk olduğunda “ben” düşüncesinden “biz” düşüncesine geçemiyoruz bir türlü. Bu da gelişmemizin önündeki en önemli engel.
Sonuç olarak hepimizi ilgilendiren ciddi bir konu var önümüzde. Birilerini suçlamak yerine birlikte hareket ederek hem kendi çöp sorunumuzu halledebiliriz hem de Avrupa’nın “çöp konteynırı” olmaktan kurtuluruz.