Son dönemlerde artan araç sayısı, trafik ihlalleri ve bununla birlikte artan kazalar büyük bir sorun haline geldi.
Burada asıl sorulması gereken soru ise şu: Kazaların sebebi araç trafiği mi yoksa kurallara uyulmaması mı?
Tabi ki araçları kullanan bizler sorumluyuz. Kaza olur mu olur ama kurallara uyulmazken yapılan kazaların bir bahanesi de olamaz.
Kırmızı ışıkta geçtikten sonra yapılan kazaların sayısı ve bir de Urfa'da meşhur olan ters yönde giderken yapılan kazalar… Bu hatalar yüzünden ölen onca insan...
"Peki, ne yapılmalı?"
Akla gelen ilk cevaplardan biri cezalar arttırılmalı ya da hapis cezası verilmeli oluyor.
Ceza verilmeli diyoruz ancak cezalar da bazen kişiye göre veriliyor. İhlalleri yapan kişi yetkin konumda ise yol açtığı sorun ne olursa olsun bir şekilde sıyrılıyor. Medyada tanınmış, kişilerin örnek aldığı kişiler ya da devlet kademelerinde üst yerlerde bulunan kişilerin ihlalleri bazen görmezden geliniyor.
Burada onlara verilen her hafifletilmiş ceza veya imtiyaz diğer insanların da sonucu ölüme giden ihlalleri kendilerine meşru saymasına neden oluyor.
Eğer bir yaptırım uygulanacak ise burada kişi gözetilmeksizin yapılacak. Aksi takdirde önemi kalmıyor.
Ehliyet sınavlarında genelde teknik bilgiler ve ilk yardım bilgileri verilmekte. Bu eğitimleri ise her sürücü kursu vermiyor. Kişiye bağlı olarak ek ücret talep edilince veriliyor. Sosyo-psikolojik yönden ise hiç eğitim verilmiyor.
Kişi ehliyeti alıp gideyim bir an önce derdinde. Ama verilecek bu eğitim hayati değer taşıyor. Trafikte dikkatli olmayı, kazaların boyutunu anlatmakla engel olunmaz, birtakım çalışmalarla kişi psikolojisine empoze etmek gerekiyor. Tıpkı kendisi veya yakın çevresi yaşamış gibi.
Bu konuda verilecek eğitimler sonucunda yaptırıma da bağlanmaları kişilerde psikolojik baskı unsuru oluşturacaktır muhakkak.